18 Mart 2020 Çarşamba

Şu boğaz harbi nedir?


’Şu Bogaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü be
şi’’
Dizesiyle başlayan ve müellifi Mehmet Akif olan şiiri, Çanakkale Harbini hiç görmemesine rağmen, cihanın en dar makberini Türk askeri için kazmaya Akif karar vermişti.
Yıl 1914…
1.Dünya Savaşı başlamış, Batı’nın emperyalist devletleri, Çanakkale’ye dayanmıştı. Boğazı geçerek ardından da anadoluya doğru yolması işten bile değildi. Bu emperyalist ülkeler diğer yandan da Arap kabilelerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmayı kendilerine şiar edinmişlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bir taraf, diğer tarafta da Fransa İmparatorluğu, Britanya imparatorluğu[Birleşik Krallık, Avustralya, Yeni Zelanda, Britanya Hindistanı ve New Foundland(1907-1949 yılları arasında Birleşik Krallığa ait dominyon olmuş bir bölge)]
Bu büyük ve her anlamda kendilerini üstün gören adeta Çanakkale üzerinden Anadolu’ya girmeyi çok basit eylem sayan ülkelerin unuttuğu bir şeyi yine hatırlamak, hatırlatmak iyi ve yerinde olacaktır. O da ne olursa olsun planlanan her şeyin plana koyulan her tasarının üstünde mutlak bir kuvvetin olduğudur. Bu kuvveti yok saymak gafletlerin en büyüğü, en aymazı olduğu su götürmez gerçektir.
Çanakkale Harbi dünyanın her bölgesinde necip Türk Milletinin adeta küllerinden doğuşunun resmi olurken, bu şekilde tekrardan tarih sahnesinde boy göstermek isteyen diğer tüm milletlere esin kaynağı olmuştur, hala da oluyordur.
Çanakkale bulunduğu yer itibarıyla balkanlardan Avrupa devletlerine bağlantıyı sağlayan bir köprü konumundaydı. Bu yüzden Avrupalıların Çanakkale’yi ele geçirme amacı da bundandı.
Çanakkale Harbi sadece savaş olmanın yanında aynı zamanda savaşan bir milletin, bağımsızlığın yegane servet olduğunun idrakinde olan necip bir milletin insanlıktan ödün vermeden de savaşılabildiğinin de bir göstergesiydi.
Savaşta Anzak tarafında bulunan Alistar John Taylor’un kendisinin de ifade ettiği gibi, İngilizler tarafından kandırılan ve savaşa sürüklenen hevesli bir genç olmanın ötesinde değildi.
‘’Bana sigara ikram eden iki Türk’e ben de konserve et ikram etmek istedim. Ancak domuz eti olduğunu düşündükleri için kabul etmediler her ne kadar sığır etidir dediysem de ikna edemedim. O zaman ellerimle kafama boynuz yapıp öküz gibi böğürdüm. Güldüler,güldük.’’
-Alistar John Taylor

Her ne kadar bu tarz insani ilişkiler içinde bulunulsa da neticede bir savaşın içinde olan, sürüklenen milletler her şeyin farkındaydılar ve kazanan süngüleri takılmış, cepheden gözü kapalı çıkan necip Türk Milleti olmuştur

-Ertuğrul


16 Ocak 2020 Perşembe

Üç noktalı hayat



Gözyaşlarımla ısıttım bu gece yastığımın soğuk tarafını...

Gece 01:45 yalnız oda
Odama girdim sağımda masa, masanın üzerinde alelade dağılmış kitaplarımla göz göze geldim. Bir anlık düşünceyle hepsini yakmak istedim. Sonra sebebini bilmediğim bir güç bu düşüncemi kafamdan sildi. Masa ile bitişik yatağım bana göz kırpıyordu. Çarşafım çıkmış, yastığım ayak ucunda yerini almıştı. Kendimi bıraktım üzerine yastığımı başımın altına alıp bir anlık gözlerim duvarın rengine dikildi, cam göbeği pütürlü duvar bana bakıyordu, her bir pütürcük benim için bir tepeydi, gözlerimi kapadım o tepelerden aşağı doğru yuvarlanmaya başladım. İlk hissettiğim ağzıma giren topraklar oldu. Sonra kollarımı yavaş yavaş çizen keskin, jiletten keskin taşlar. Kollarım bir haritadan farksız çizgilerle donatıldı artık. Burnumdaki sızıyı hissetmem uzun sürmedi. Sıcak bir şeylerin aktığını, ağzımın içindeki toprakla beraber, kanla yumuşayan çamur kokusunun genzimi yakmasıyla hissettim.
Uçuruma doğru yuvarlanmaya devam ederken aklıma bu dehşet sonlanır mı fikri düştü. Ardından gözlerimi açınca, ilk gördüğüm beyaz pürüzsüz tavan oldu.

Sabah 10:30 sineklerle sohbet
Beyaz tavan günaydın diyerek uyandırdı bu sabah beni. Belki de yalnızlığımı azaltmaya çalışıyordum da kafamda uydurduğum bir konuşmaydı günaydın. Sonra içimi bir korku kapladı. Acaba bu da rüya mıydı? Olamazdı değil mi? Bu gerçekti, gerçek olmalıydı. Artık neyin gerçek neyin hayal, rüya olduğunun ayırt edilmesine düşüncelerim izin vermiyordu. Yatağımda doğrulup, başımı iki elimin arasına aldım düşünmeye başladım etrafa baktım. Kitaplarım masanın üzerinde yine dağınık, yatak toplanmamış, üstüm de aynı evet bu gerçek. İçimi bir rahatlık sardı. Ayağa kalkıp ilk iş olarak ekmek almaya gidecektim vazgeçip yatağa geri dönünce yastığı yüzüme bastırıp uyumaya çalıştım.

Aşk Cinayetiymiş!

Geçenlerde bir haber gördüm:"Aşk cinayeti" İnsan düşünüyor.Aşkın cinayeti olur mu?Aşıksan neden cinayet işlersin?Hele ki sevdiğin ...